Aran

Aran Victoria Caddesi’nde oturuyor. Maha kapıcısının kızıdır. Aran ile Maha arasında tam on altı sene vardır. Aran Viktioria’ya taşınınca Maha dokuz yaşındaydı. Merdiven de bir “Hallo!” dan baska bu ikisinin birbirleri ile başka hiçbir ilişkisi yoktu.

Janin, Aran’ın chat arkadaşıdır. Aran Janin’i tesadüfen yılbaşıdan hemen sonra bir Pazar günü chatte tanışır. Aran, Janin’e:

“Ne içmek istersin?” diye sorar.
“Ne ikram ediyorsun?”
“Wodka Lime!”
“Kusuyorum!”

Aran bu andan itibaren Janin’in genç bir bayan olduğu-nu tahmin eder. Kaç yaşındaydı acaba? Virtuell birbirlerinden hoşlandıklarından cesaret edip sormadı. O da sormadı. Oldukları gibi yaşlıydılar,  göründükleri gibi görünüyorlardı.

Zaman hızlı geçiyor. Maha on dört yaşındadır. Avlu da her zamankisinden çok birkaç kelime ettiler. Maha liseye gidiyor, liseyi bitirdikten sonra Tıp okumak istiyor.

Aran, Janin’i on sekiz ile yirmi yaş arası tahmin ediyor. Janin, Aran’a her şeyi anlatır, ama özel yaşamından hiçbir sey anlatmaz. Nerede oturuyor, kaç yaşındadır, kiminle ve nasıl yaşıyor hakkında Aran’a hiç bilgi vermez. Janin hep gizli kalmak istiyor. Aran için bu farketmedi. „Ben onun siirlerini ve anlatma biçimini çok sevdim. Yazdıklarının iceriği esrarengizdi, coğu gerçek değildi. Ama bu benim için önemli değildi. Ben onun mailler üzeri gönderdiği positif ve sevgi dolu enerjisini seviyordum” diyor.

Aran ve Janin internet üzeri iki seneden beri tanışı-yorlar.

Kapıcının kızı Maha on yedi yaşına girdi. Son merdiven de görüstüklerin de Aran, Maha’yı kahve içmeye davet etti. Maha sevindi. Güzel geçti. O günden beri haftada bir iki kez beraber bir şey içmeye gidiyorlar. Aran, Maha’ya chat arkadaşından hiçbir şey anlatmadı.

Janin, Aran’a yakında taşınacağını yazmış. Ögrenimi bitmiş, başka yerde iş bulmuş.

Maha iki haftadan beri başka bir şehirdedir. Maha iyi ve hoştu ama başkada Aran’ın tipi değildi. Hem sonra çok gençti.

Aran, Janin’i hiç görmedi. Ama Aran, Janin’i virtüell sevdiğini söylüyor. “İki seneden beri her gün maille-şiyoruz” diyor. “Yaş, gerçek isim ve kaldığımız yerden başka her yönüyle tanışıyoruz.”

“Ya görünüş?” diyorum.

„Ben ona en başta bir resim gönderdim. Ama o mail-lerden başka hiçbir sey göndermedi.”diyor.

Aran, dün Janin’e bir mail yazdı. Artık görüşelim dedi.

Bugün Janin bir resmini gönderdi. Aran ne yapacağını şaşırdı. Resimde Maha’nın güzel gülümsemesi ve büyük gözleri vardı.

Ona cevap yazmaya kendisini bayağı zorladı. Aran yaş farkı nedeniyle akşam chatte bu sevgi olmaz dedi.
Janin „ O zaman sen beni sevmiyorsun?” dedi.
“Hayır! Hayır! Sen cok gençsin ve … “
“Ben senden ilişkimi koparmak istemiyorum.”
„Tabii. Bunu yapma mecburiyetimizde yok.”
„Bana söz veriyor musun?”
“Söz, biz arkadaşta olabiliriz.”
“Arkadas? Ne demek istiyorsun?”
“Sen anlıyorsun”
“Lütfen bana söyle: Seviyor musun beni?”
“Sen ne düşünüyorsun?”
„Sen beni, benim seni sevdigim gibi seviyorsun, tamam mı?”

Aran „Tamam!” dedi ve chatten çıktılar.

Chat ve mailleşme birkaç hafta daha sürdü. Birgün Aran, Maha’nın annesini tesadüfen merdivende gördü. Aran hemen Maha’yı sordu. „Ah Maha!” dedi annesi. „Maha’nın durumu çok iyidir. Arkadaşıyla birlikte geçen hafta Prag’a gittiler. Sadece bir hafta kaldılar. Belki de bu nedenle sen onu göremedin.”

„Evet, belki de!” dedi Aran ve yoluna devam etti.

Akşam her şeyi Janin’e anlattı. Janin hemen chatten çıktı ve bir daha da yazmadı. Aran hemen Maha’nın numarasını arayıp buldu ve kendisine Janin sanarak Telefon etti. Aran’ın Janin ile yapacağı ilk Telefonlaşmadır. Maha çok sevindi ve şaşırdı. Asağı yukarı bir saatten sonra Maha, Janin olmadığını Aran’a ispatladı.

Ama iki sene mail ve chatten sonra kim Aran’a Maha’nın resmini gönderiyor? Neden? Niçin?

Aran hiçbir şey yapamıyordu. Bir mail adresinden başka elinde hiçbir şey yoktu. Janin mail adresini de kapatmış, böylelikle Aran ile olan ilişkisini tümden kesmişti.

Bir kaç ay sonra Janin, Aran’a bir süprizle asağıdaki maili yazdı:

„Sevgilim,

hayatın tesadüflerini insan önemsememeli.

Ben seni tanıyorum ve kim olduğunu biliyorum. Maalesef sen beni tanımıyorsun. Maalesef? Aslında böylesi çok daha iyi. Çünkü ben senin için çok yaşlıyım. Sana ilk başta söyliyecektim, seni kaybetmemek için söylemedim.

Maha’nın resmini Kilise’nin önünde, öğlen hep oturduğun yerde buldum. Maha’yı tanıyacağını nereden bilebilirdim? Neden ben başka bir resim değilde bu resmi sana gönderdim? Resim çok hoşuma gitti. Maha çok güzel görünüyordu. Seni tanıdığım kadarıyla resim hoşuna gider dedim. Ondan öteye resim hakikiydi. Ben de gençlik yıllarımda resmim yok, ama asağı yukarı Maha gibi gözüküyordum. Internet veya herhangi bir gazeteden sana resim göndermek istemedim, cünkü onlar Maha’nın resmi gibi tabii değillerdi. Sana bu resmi göndermekle ben herhangi bir hata yaptığımı düşünmüyorum. Her şey tesadüftü. Er veya geç her şeyi öğrenecektin. Belki de böyle olmalıydı ki bizim virtuell-platonik sevgimiz devam etsin. O tasavvur ve ilk öpücük arasındaki zamandır. Ben yetmiş altı yaşındayım. Seninle ilk öpücük olmayacak ama tasavvur kalacaktır. Böylece sen bana benim geçligimi hediye etmiş oluyorsun. Cok güzel bir duygu.

Sana her şey için teşekkür ediyorum.

Seni sonsuz seven Janin”

Bütün hikayeyi Aran en iyi arkadaşı olan Paul’a anlattı. Paul bütün hikayeyi dinledikten sonra kısaca şunu söyledi: “Pireler öksürüyor: TEXAS!”

Berlin, 09. Nisan 1995

*******************************************************************************************************************

İsimsiz dedi ki …

Cok begendim.:) carpici bir sonla bitirmissin. isterdimki bizde bir beklenti yaratacak ogeler katsaydin hikayenin gelisim kismina. o zaman finalin daha carpici olurdu. bu haliylede guzel olmus.devam etmeni isterim alan lezan.      <span class=”comment-timestamp”

10:15 PM, Ocak 17, 2006

şahrud dedi ki …

tabi güzel ama hep mutlu son beklenir ya … biraz buruk bitmiş.belkide beni bu hikayede çeken buydu. sonunun böyle bitmesini dileyerek okudum … öylesi daha değerli ve derin. hikayede olsa bile …

10:34 PM, Ağustos 25, 2006

Yorum bırakın